Pagur Design'ı Yakından Tanıyalım / İşBilenKadın Röportajı
Pagur Design'ı Yakından Tanıyalım / İşBilenKadın Röportajı
Pagur Design'ın ortaya çıkış hikayesi ve tasarımcı/girişimci Sema Aksu Meydancı hakkında İşBilenKadın yayıncılarıyla yapılan röportaj...
Sema Aksu Meydancı: Denemekten Hiç Yılmayın
Figen Uçkaç
Genel Yayın Yönetmeni / Yaratıcı Yönetmen
Umut demek gelecek demek. Ailemiz, işimiz, öğrenmek istediklerimiz, sevdiklerimiz bizi hayata bağlar ve umudumuzu ayakta tutar.
Ailesi, işine olan sevgisi ve yaşam sevinciyle çok önemli bir hastalığı yenen Sema Aksu Meydancı’nın girişimcilik hikayesi de bir umut hikayesi.
Sema, moda tasarımı eğitiminden sonra kariyerine çok önemli markalarda devam etmiş. Hayallerindeki aile-iş hayatı dengesini zaman içinde adım adım gerçekleştirmeyi de başarmış.
Sema’nın el emeği çantaları ve bileklikleri çok özenle hazırlanmış, her tarza hitap eden, dolabınızda mutlaka bulundurmak isteyeceğiniz kalite ve güzellikte. Beğendiklerinizi hemen sipariş edin deriz.
Son iki yıl içinde yaşadığı sağlık sorununu yaşam sevinciyle yenen Sema’nın girişimcilik yolculuğunu anlatırken verdiği mesajlar herkese örnek olacak türden. Keyifli okumalar…
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba,
Sema Aksu Meydancı ben. 1974 İstanbul doğumluyum. Moda Tasarımcısıyım. 12 yaşında bir oğlum ve 5 yaşında bir kızım var. Evliyim ve dört kişilik hareketli bir ailenin mutlu bir üyesiyim.
Kendi işinizi yapmaya nasıl karar verdiniz?
Adı ‘kendi işini yapmak’ olarak net olmasa da, ev ortamında mesleğini yürütebilme hayalini ben çocukluk yıllarında kurmuştum. Çalışan anne çocuğu olarak daha o yıllarda ‘benim çocuklarımın ev anahtarı olmayacak’ sözünü verdiğimi çok net hatırlıyorum. Çocuklarım okuldan eve geldiklerinde kapıyı onlara anneleri açsın, annelerinin işten dönüşünü beklemek zorunda kalmasınlar istiyordum. Anneleri hem çalışan bir anne olsun, hem de hep yanlarında olsun istiyordum. Geleceğe dair kafamda yarattığım bir fotoğrafı, bu hayalimi yerine getirene kadar hiç indirmedim bulunduğu yerden; bir evin bembeyaz salonu, bembeyaz halısı üzerinde oyuncaklarıyla oynayan beyaz tulumlu bir bebek, salonun köşesine özenle yerleştirilmiş üzeri rengârenk kalemler ve boyalarla dolu beyaz bir çalışma masası, yüzünde gülümsemeyle çizen, boyayan ben… 2006’da oğlum Barış’ın doğumuyla çocukluğumdan beri kurduğum bu hayal yavaş yavaş gerçeğe dönüşmeye başlamıştı. O zamana kadar Moda Tasarımcısı, Ürün ve Marka Yöneticisi olarak 1997 yılından beri Damat&Tween, Mithat Selection, İGS gibi birçok erkek giyim markalarında çalışmış, hatta bir süre ‘Marka Uomo’ markasıyla kendi koleksiyonlarımı bile üretmiştim. Bütün bunlar asıl amacıma giden yolda tecrübe sağlayan basamak taşları gibiydi. Oğlumun doğumundan bir süre sonra, 2008 yılında yavaş yavaş evde tasarımlar yapmaya, o güne kadar pek de tecrübeli olmadığım dikiş konusunda kendimi geliştirmeye başlamıştım. En nihayet yapmak istediğim şeye karar verip, kendimi açılmaya hazır hissettiğimde ‘Renkli Tasarımlar’ adıyla bir web sayfası açmış ve çeşitli sosyal medya platformlarında çalışmalarımı tanıtmaya başlamıştım. Ve ben bunları yaparken, çocukluğundan beri hayalini kurduğum o fotoğraftaki gibi oğlum yanımda oynuyor, ben çiziyor, boyuyor, kesiyor, dikiyordum. Yıllar içinde Renkli Tasarımlar adı değişime uğrayıp PagurDesign olarak tescilli bir markaya dönüştü.
Önce oğlumun doğumuyla başladığım yolculuğumda kullandığım Renkli Tasarımlar adı, tescilli bir marka olmadığı için yüzlerce taklit isim arasında sıkıştı kaldı. Derken 2013 yılında kızım Başak’ın hayatımıza katılmasıyla, Barış ve Başak isimlerini birleşimiyle BARBA LeatherStudio marka adıyla yeni bir döneme başladım. Ancak bu süreç içerisinde BARBA marka adı için yaptığım tescil başvurusu, benzer marka isimlerinin itirazı sebebiyle ne yazık ki alınamamıştı. “Hayat, siz plânlar yaparken başınıza gelenlerdir,” diye bir söz vardır ya, ben Barba adını değiştirsem mi, böyle mi devam etsem gibi sorularla boğuşurken, 2016’nın Temmuz’unda hayatımın en önemli dönemeçlerinden birine gelmiştim; AML Lösemi teşhisiyle hastaneye yatmış, iş hayatıma bir es vermiştim.
İşte tüm bu sürecin sonunda, zorlu geçen 1,5 yılın sonunda doğdu PagurDesign! Henüz adı itibariyle çok bebek ama Renkli Tasarımlar çıkışından bu yana tam 10 yaşında bir marka olduğunu söyleyebilirim :)
Moda tasarımı ile ilgili bir eğitim aldınız mı?
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’nde Moda Tasarımı eğitimi aldım. Tasarım eğitiminin bana detaycı bir bakış açısı kazandırdığını söyleyebilirim. Ancak bizim mesleğimizde aldığınız eğitim eğer piyasa tecrübesiyle cilalanmıyorsa, size uzun soluklu yol aldıramaz. Teknik bilgi yetersizliği sizi hep tökezletir. Diğer taraftan malzeme çeşitliliği, tedarik ve uygulama alanları konularına hâkim olmak çok önemlidir ve ancak tecrübeyle mümkündür. Yine de bütün bunların yanı sıra teknoloji çağlar boyu olduğundan çok daha hızlı gelişmekte. Ve teknolojinin hızına ayak uydurabilmek de sıkı bir internet araştırmacısı ve sosyal medya takipçisi olmakla mümkün. Kendini geliştirmek denilen şey bu nedenle hiç bitmiyor.
Pagur Design’ı oluştururken hedefiniz neydi, nasıl bir strateji izlediniz?
Herkes kendini özel hissetmeyi, farklı olduğunun düşünülmesini ister. Ürünlerimden satın almış olan birinin ona özel bir çalışma yaptığımı hissetmesini ve kendini özel hissetmesini istiyorum –ki zaten herkes özeldir-. Bütün ürünlerim tasarımı, kesimi, çizimi, boyaması, dikimi ve hatta paketlenmesi ve kargolanmasına kadar yalnızca kendi elimle hazırlayıp sunduğum ürünler. Markamın ana prensibi daima bu oldu ve marka adım değişse bile bu ana amacımdan hiç şaşmadım.
Ürün yelpazeniz hakkında bilgi verebilir misiniz? En çok beğenilen ürünleriniz hangileri?
Pagur Design çanta üretir. Ana malzemesi mutlaka deri ve canvas kumaştır. Zaman zaman kumaşlar ve deri boyanabilir, el çizimiyle desenlendirilebilir ve hatta zaman zaman gerçek yün ve el dokuması kilimler de bu kaliteye eşlik edebilir ama deri ve canvas değişmez malzemedir. PagurDesign deri bileklik de üretir. Ürettiği birçok deri bileklik modelinden sonra, artık sadece yedi yıldır talep görmeye devam eden tek bir modelin renklerini üretmeye devam etmektedir. Çantalardan belirli bir modelden ziyade, trendlerle ve mevsimlerle paralel tasarımlar kendi beğeni kitlesini yaratmaktadır.
Tasarımlarınızı yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?
Tasarım sürecinin her tasarımcıya özgü olduğunu düşünüyorum. Kimi zaman doğal bir kontur, kimi zaman bir malzeme, tesadüfen elde edilen bir renk ya da hatalı yapılmış bir çalışma bana yeni bir tasarım için ilham verebilir.
Müşteri kitlenizden bahseder misiniz?
Kimler sizi tercih ediyor? Sosyal medya verileri ve online dükkan istatistiklerim gösteriyor ki 25-45 yaş arası kadınlar müşteri kitlemi oluşturuyor. Ancak yurt dışı satışlarımda özellikle sırt çantası modellerimde ciddi bir erkek müşteri gurubundan da bahsedebilirim.
Müşterilerinizin sizi tercih etmesinin sebebi sizce nedir?
Elbette ki alışılagelmiş tasarımların dışında bir şeyler gördükleri için ürünlerimi incelemek istiyorlar. Ancak kabul etmek gerekir ki her el yapımı ürün uzun yılar kullanılabilir bir kalite ve işçilik taşımaz. Oysa ben her ürünümde, uzun yıllar piyasada tecrübe sahibi olduğum için, özellikle mümkün olan en kaliteli işçiliği sunmaya özen gösteriyorum. Mesela çoğunlukla takipçilerim bilirler, deri boyamaya başlamadan önce uzun aylar boyu hangi deri, hangi boyayla, hangi ek malzeme katılarak boyanır, hangi kalemle çizilir, nasıl kurutulur, nasıl ve hangi tür cilayla cilalanır gibi birçok detayı test ettim. En nihayet uzun yıllar boyu kullanılabilecek bir ürün ortaya çıkardığıma inandığımda bir de onu yüksek ısıda yıkayarak test ettim. Sonuç mükemmel! Yani ben el yapımı bir ürünü, Dünya lideri bir marka anlayışıyla üretiyorum! Müşterilerim de bunu biliyor olmalılar ki, farklı model ihtiyaçları için yine adresleri Pagur Design oluyor.
Bu işi yaparken en çok keyif aldığınız kısım nedir?
Atölyemin kapısından içeri girmek (bile) benim için –istisnasız- Dünya’nın en keyif verici anlarının başında gelir. Orası benim sarayımdır, tek kişilik imparatorluğumun engin ovaları, denizleridir. O ovalarda saatlerce yürümekten, engin sularında hiç durmadan kulaç atmaktan asla yorulmam, sıkılmam. Orada kimseye hesap vermek zorunda değilimdir, bütün malzemeler, bütün renkler, bütün şekiller ben ne istersem ona dönüşür. Orada ürettiğim her ürün benim Dünya’mın huzurunu, benim hayallerimin pozitif enerjisini taşır.
Nasıl bir sosyal medya stratejisi izliyorsunuz?
Sosyal medyayı pazarlama stratejisi anlamında etkin bir şekilde kullandığımı söyleyemem. Daha çok sosyal medyanın rüzgarına kapılıp hareket etmeyi tercih ediyorum. Yani her şey ‘rastlantısal’ ilerliyor diyebilirim.
Sizce kendi işinizi kurarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Hangi konularda bilgi sahibi olmalı?
Eğer baştan, ‘ben bir iş kurayım, para kazanayım,’ diyorsanız bu işin uzun vadeli ol(a)mayacağını bilin. Ama ‘ben bunu yapmayı çok seviyorum, bu konuda kendimi geliştirme konusunda çok istekli ve hevesliyim, bu işi uzun yıllar severek ve isteyerek yapmak istiyorum ve yaptığım işimi herkesle paylaşıp, bunu maddi kazanca da dönüştürmek istiyorum,’ diyorsanız, evet naçizane söyleyebileceğim birkaç şey var. Önce üretim aşamasını detaylarıyla planlayıp test edin. Sorunsuz çalışan bir çark ihtiyacınız olan en önemli başlangıç adımı olacaktır. İşinizi kurarken dışarıdan bir maddi destek ihtiyacı olacaksa bunu sağlayacak teşvikleri, vakıf çalışmalarını, hibeleri, melek yatırımcıları araştırın. Aslında detaya inildiğinde sayfalar dolusu yazılabilir ama başlıcalarından birkaç tanesinin içine üretim/çalışma sahası ayırmayı mutlaka eklemek lazım. Evinizin bir odası ve hatta salonda bir köşe bile olsa, çalışma alanınızı kendi özel alanınız olarak ayırın, imparatorluğunuzun sınırlarını belirleyin. ;-) Araştırmaktan, denemekten hiç yılmayın. İşinizde faydalı olabilecek her tür malzeme, teçhizat, bilgi ya da uygulamaya ulaşabilmek için gezin, arayın, araştırın, bulun. Ve her zaman amatör heyecana ve enerjiye sahip bir profesyonel olarak hareket edin.
Şimdi baktığınızda işinizle ilgili ‘keşke şöyle yapsaydım’ dediğiniz neler var?
Keşkelerim yoktur benim hayatta. Her şey olması gereken en makul şekilde olmuş ve gelişmiştir. Keşke dediğim şey o zaman gerçekleşseydi, her şeyin benim açımdan daha iyi olacağını kim iddia edebilir ki?
Girişiminiz için devlet ya da bu tarz destekler veren kuruluşlara başvurdunuz mu? Sizce bu konularda girişimcilere yeterince bilgi veriliyor mu?
2012 yılında KOSGEB Girişimcilik Kurslarına katılıp belge aldım. Ancak destek başvurusunda bulunmadım. Tamamıyla Etsy ile yurt dışı satışı yaptığım dönemlerdi ve yurt içi hedeflerim henüz oluşmadığı için gerek duymadım. Girişimcilik üzerine son birkaç yıldır hiç olmadığı kadar zengin bir kaynak var ülkemizde.
Gelecek için planlarınız nedir?
Başımdan lösemi gibi hayatı daha da anlamlandıran bir hastalık geçmemiş olsaydı bu sorunuzu uzun uzun yanıtlayabilirdim. Gelecek denilen şeyin bir soluk sonrası kadar plânlanabildiğini gördükten sonra nasıl uzun planlar yapabilir ki bir insan?
Hastane koridorunda karşılaşıp selamlaştığınız yan oda arkadaşınızın, odasına dönüşte son soluğunu verdiğine ve bunun gibi benzeri dramatik sahnelere aylar boyunca onlarca kez tanık olduktan sonra, hayatın planlanmasından önce ‘anlamlandırılması’ gerektiğini daha iyi anlıyor insan. Bugün varım, yaşıyorum ve yaptığım her şeyi mutlu olmak, mutlu etmek adına yapıyorum. Seviyorum, sevgimi çoğaltıyorum, sevgimi paylaşıyorum, sevgi/saygı ekiyorum, beklentim değil ama umudum şudur ki daima sevgi ve saygı biçeceğim.